Bu kitabın Türkiye'de hakları alındığından beri bekliyorum. Kapağı desen ayrı bir tatlı, yazarı desen ayrı bir sempatik ama tabi beklememe sebep olan tek etken bunlar değil. Goodreads'da bir çok olumlu yorum görmem -hatta bunların çoğunda kitabın konusu ne kadar sempatik olsa da içinin bir o kadar karanlık olduğuna dairdi-.
Konuya gelecek olursak; bir köy düşünün ki masallardan korkan ve 200 yıldır her yıl kaçırılan çocuklar arasından kendi çocukları kaçırılmasın diye masallarda olanları yalayıp yutan, kaçırılma gecesi çocuklarını güvenli yerlere saklayan ve gerçeklerden bir haber olan köy.
Agatha ve Sophie birbirlerinin tek arkadaşıdır, Sophie ne kadar masallara inanıp kendini bir prenses gibi yetiştiren birisi olsa da, Agatha saçları yağlı, herkese karşı kaba olan ve mezarlıkta yaşayan bir kızdır.
Kaçırılma günü geldiğinde Gavaldon'dan Agatha ve Sophie kaçırılır ancak bir prenses gibi güzel ve süslü olan Sophie Kötülük Okulu'na, çirkin ve kaba olan Agatha ise İyilik Okulu'na yerleştirilir. Zaten hikayemiz buradan sonra başlar.
Bu okullarda her okula özel farklı dersler vardır ancak dersler birbirine zıttır. Mesela İyilik Okulu'nda Güzellik dersi verilirken diğerinde Çirkinleşme dersi verilir. Kötülük Okulu pislik içindeyken ve iğrenç yemekler verirken diğer okulun şekerden sınıfları vardır ve öğrencilere yemeklerde çok daha iyi yemekler verirler.
Agatha ve Sophie'ye başlarda aşırı gıcık oldum. Agatha sürekli Sophie üzülüyordur onu kurtarmalıyım tribinde, Sophie ise o pis Agatha nasıl benim hakettiğim İyilik Okulu'na gider tribinde. Böyle bunların ikisini kafalarında tutup tokuşturasım geldi.
Kitabı cidden sevdim ve o son bölüm beynimi yaktı. Bazı yerlerde kitaptan koptum ve bunun çeviriden kaynaklandığını düşünüyorum. Umarım ikinci kitap A World Without Princess -Prensessiz Bir Dünya- çabuk çıkar.
0 yorum :
Yorum Gönder