Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün... Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini, Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını, Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını, Tüm yaşadıklarından sonra yeniden âşık olabildiğini, Gerçek olması imkânsız halüsinasyonlar gördüğünü, Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün. Ne yapardın? Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere…
Eksik Parça’nın yorumuna nereden başlayacağımı bilmiyorum
ama şunu söyleyebilirim ki Eksik Parça benim şu ana kadar en hızlı okuduğum
kitaplardan birisi oldu. Daha önce Efsane’yi 6 saatte bitirmiştim ve Eksik
Parça’yı 4-4,5 saatte bitirdim. Bunda kitabın akıcılığının ve ürpertici bir
havasının olmasının payı olsa gerek.
Mara Dyer sevgilisi Jude’u ve birkaç yakın arkadaşını
eğlenme amaçlı gittikleri terkedilmiş bir akıl hastanesinin çökmesi ile
kaybeder ve bu kazadan tek sağ kalan Mara’dır. Kimse kaza anından neler
yaşandığını bilmez ve cevapları Mara’dan beklerler ancak Mara’da kaza anında
neler yaşandığını hatırlamamaktadır.
Mara Dyer Kim? |
Mara ne olduğunu anlamaya çalışırken yaşanan akıl almaz
olaylar kendini deli zannetmesine sebep olur –ki ben de bu olayların gerçek mi
yoksa Mara’nın kafasında mı gerçekleştiğini anlamaya çalıştım. Yalnız değilsin
Mara. xD
Kazadan sonra yeni bir hayata başlamak isteyen Mara ailesi
ile birlikte bulundukları yerden başka bir yere taşınırlar. Yeni taşındıkları
yerde kitabımızdaki esas oğlan Noah Shaw ile tanışır. Kendisi Mara’nın
hayatında gördüğü en yakışıklı erkek ve İngiliz aksanı ile konuşan bir genç *
kızlarıningilizaksanınaolanilgisiniçözebilmişdeğilim.*.
Bu taşınma olayı ve kızın tuhaf-yakışıklı bir oğlanla
tanışması ilk başta biraz hayal kırıklığı yarattı çünkü bunlar artık
klasikleşmiş şeyler ancak daha sonra iki karakteri sevmem ile bu durumu göz
ardı ettim. Zaten kitap akıcı bir dil ile yazıldığından bu kısımları okumak
eziyet gibi gelmedi.
Yazar son 100 sayfada öyle bir hava yakalamış ki kendimi
paranormal gerilim filmlerinde gibi hissettim. Açığa çıkardığı gerçeklerle
karakterleri benimsememi sağladı ve kafamdaki bazı soruları sildi diyebilirim.
Karakterleri genel olarak sevdim ancak Anna’ya gıcık oldum.
Kendisini lisenin prensesi sandığından bayağı bir havalı kendisi. xD Ayrıca
serinin kapaklarına bayıldığımı söylemeliyim. Kapakların al benisi çok
yüksek.*-*
Ve kitapla ilgili bir uyarım olacak, kitabı bitirmeden SAKIN
SON CÜMLEYİ OKUMAYIN! Spoiler yemem diye düşünmüştüm ama çok da güzel yedim.
Hiç öyle bir cümle beklememiştim ve o yazan şey ile ilgili pek bir bilgim
olmasa da kitabın cliff-hanger biteceğini anlamıştım ama bu kadarını
beklemiyordum. İkinci kitabı bir an önce istiyorum ve Pegasus’un pek fazla bekletmeyeceğini
düşünüyorum.
0 yorum :
Yorum Gönder